35,3711$% -0.01
36,6402€% -0.07
44,2849£% -0.04
2.983,62%0,04
4.840,00%0,16
19.420,00%0,16
Emekli Amiral Türker Ertürk, “Devlet Bahçeli’nin Abdullah Öcalan’ı Meclis’e daveti ile başlayan süreç inkâr etseler de planlı bir açılım sürecinin işaret fişeğiydi. Bu süreç iktidarın görebildiği büyük resmin ve ortaya koyduğu stratejinin bir parçasıydı. Böyle bir stratejiye ihtiyaç duymasının nedeni ise Erdoğan’ı tekrar tekrar seçtirerek Cumhur İttifakını devamlı iktidarda tutmak, bunun için Anayasa değişikliğini kotarmak, bunu başarmak için Kürtlerin desteğini almak, Suriye’de PKK’nın uzantısı durumunda olan Suriye Demokratik Güçleri’ni (PYD/YPG) Öcalan, HTŞ ve Esad üzerinden istenen çözüme zorlamak idi. Bu çözümün başlangıç bölümünü Trump görevi almadan 20 Ocak öncesinde becermek istiyorlardı.
Şam’ın dirençsiz teslim alınması, Esad ve BAAS’ın çökmesine neden olan gelişmelerin bir bölümünün arkasında Türkiye’yi yöneten iktidar vardı. Öcalan çağrısı yaparken HTŞ ile başlatılacak planlı harekat biliniyordu ama hedef sadece Halep’ti.
“İktidar açısından plan Halep’in alınması ve Esad’ın sıkıştırılarak masaya oturmasının sağlanması ve Suriye Demokratik Güçleri’nin Öcalan’a yaptırmayı planladıkları silah bırakma çağrısı, Esad, HTŞ, Suriye Milli Ordusu baskısı ile istenen çözüme zorlamaktı.
HTŞ Halep’te durmadı ve Şam’a kadar devam ederek rejim değişikliğini gerçekleştirdi. Çünkü HTŞ arkasındaki esas güç; İsrail, ABD ve İngiltere idi. Türkiye’nin büyük plandan haberi yoktu. Bunun böyle olduğunu Erdoğan’ın açıklamalarından ve 5 Aralık’taki MGK’nin açıklamasının üçüncü maddesinde, Esad’ın muhalefet ile uzlaşma çağrısından çok net anlaşılıyor. Halbuki HTŞ arkasındaki büyük akıl (İsrail, ABD, İngiltere) harekatın Şam’a kadar sürdürülmesini planlamışlardı ve bu kapsamda aynen Irak’taki gibi generaller ikna edilmişti ve ayrıca Ruslarla da dolaylı anlaşma yapılmıştı.
İktidar bu yüzden önce şaşırdı ve DEM-Öcalan görüşmesine fren koydu ama geçen süre içinde kendini yeni duruma uyarlayarak, sanki HTŞ’nin arkasındaki esas belirleyici gücün kendisi olduğunu göstererek ve iç kamuoyunda zafer algısı yaratarak durumu sahiplendi. Şimdi kafalarında olan çözüm ise; Türkiye abiliğinde veya sahipliğinde Türkiye, Suriye ve Irak’taki Kürtlerle birlikte bir çözüm üretmektir. Bu kapsamda da ABD ve İsrail’in desteğini almaktır.
Bu çözümde iktidar açısından Öcalan kilit isim. Çünkü Kandil ve Kamışlı’da da karşılığı var ve etkin olabilir. İktidar, siyasi ikbali için ABD ve İsrail’in Ortadoğu ve bu bağlamda Suriye’yi siyasi olarak yeniden dizayn etme projesine Türkiye’yi de gönüllü olarak dahil ederek, kazan-kazanı oynamaya çalışmaktadır. İktidar gerçekten kazanabilir ama kazanırsa Türkiye kaybedecektir.”
Ahmet Yavuz: “Önümüze yeni anayasa metni gelince anlarız”
“Devlet Bahçeli inisiyatifiyle başlatılan yeni sürece, Öcalan beklendiği gibi destek vermiş. Beklenen oldu, çünkü zaten atılan adımın bir planının başlangıç bölümünün olgunlaşması sonucu atıldığı belli. Ancak ucu açık bir paradigmayla karşı karşıyayız. Nereye varılacağı ve neye evrileceği soru işaretidir. Terörle kendini ortaya koyan ayrılıkçı bir örgütün liderinin devletin önerdiği bir çizgiye gelmesi hafife alınamaz. Devletin önünü açtığı yeni yolun nereye çıkacağını bilemediğimiz için de riskler barındırıyor.
Sorun üniter yapı içinde mi çözülecek? Geleceğe yönelik bir federasyon beklentisiyle mi hareket edilecek? Irak ve Suriye’nin kuzeyindeki yapılarla olası bağı ne olacak? Meselenin Erdoğan’ın zihinsel yol haritasında olduğunu varsaydığım Türk-Kürt-Arap kimliklerinin baskın olduğu “Yeni Türkiye” isimli bir Osmanlı yapısıyla ki Osmanlı’nın da merkezi bir devlet olduğu akıldan çıkarılmamalıdır, bağlantısı var mıdır? Önümüze yeni anayasa metni konduğu zaman anlayabiliriz.
Topluma, önce genişlemenin ve büyümenin sunulacağı, gelecekte küçülmenin kaçınılmaz olacağı bir senaryo ile mi karşı karşıyayız? Yeni paradigmanın emperyalizme karşı tavır olarak sunumu, uzun yıllardır Batı’nın bize önerdiği paradigmayla paralellik barındırmasını dikkatten uzak tutmak mümkün mü? Sorunu, gelecekte olabileceklerden soyutlayarak düşünmek kısa vadeli mutluluklarla avunmamıza yol açabilir. Üniter yapıların parçalanmasının son örneği Suriye’dir ve ne doğuracağı meçhuldür. Bütün bu ana hikayenin ayrılmaz bir parçası, olmazsa olmazı, Erdoğan’ın yeniden cumhurbaşkanı seçilmesidir. Bunu da görmemiz gerekiyor.”
Ümit Özdağ: “Kendisini Erdoğan ve Bahçeli ile aynı konuma koyuyor”
‘Öcalan’ın 7 maddelik açıklaması, kendisini Erdoğan ve Bahçeli’nin çözüm ortağı ve müzakere masasında muhatabı olarak sunmaktadır. Kendisini çözüm ortağı olmaya ehil ve kararlı olarak görmektedir. Anadolu’da kan dökerek kardeşliği yıkmaya çalışan Öcalan şimdi ‘kardeşliği güçlendirelim’ demektedir.
Ermenistan, İran, Almanya, Fransa, Suriye, Sırbistan, Yunanistan, ABD ve Rusya ile değişik dönemlerde işbirliği yaparak Türkiye’yi iç çatışmaya sürüklemeye çalışan Öcalan şimdi dış müdahalelerin olumsuzluğundan bahsetmektedir. Özetle bir yandan aba altından sopa göstererek tehdit etmekte diğer yandan kendisini Erdoğan ve Bahçeli ile aynı konuma koyarken TBMM’yi Öcalan ve PKK’nın muhatabı haline getirmeye çalışmaktadır. Sonuç olarak Öcalan bu açıklaması ile sürecin içeriğiyle ilgili hiç bir açıklama yapmamış sadece şekil şartlarını açıklamıştır.’
İpek ÖZBEY / Sözcü GAZETESİ
İBB’den yılbaşı için ücretsiz ulaşım